Kelimeleri içime söyleyebildim sadece yüzümün kızarıklığından belliydi. Kızarık bir yüz titreyen eller ve buna karşın cam gibi iki donuk göz olayın ironisiydi. Bazı kelimeler vardır o an karşınızdakinin yüzüne haykırmazsanız içinizde tekrarlaya tekrarlaya eskitirsiniz, kelimeleri tekrarlaya tekrarlaya eskittim. Kelimeler kurşun kalemle yazılıp yıpranmış gibi silikleşti, bana sadece o an duyduğum nefretin bir kısmı kaldı. Sonraları sebebini bile hatırlayamayacağım küskün bir nefret. Böyle nefretler duydukça derinleşen, durdukça değerlenen nefretler. Nefrete tabi olmak da sevme meselesi biraz. Yani kıçınıza takmak için bir gıdım sevmelisiniz. Bir gıdım diyorum daha fazlasını yapabilen bir fıtratım olmadı hiç. Daha fazlasını yapamadığım gibi yapabildiğim kadarını kendi kendime devleştiririm genelde.
Sonuçta elinizdeki ölçüsünü şaşırmış bir gıdım sevgiyi içinde nefret büyütüp de sıradan bir anında nefretinizi doğuracak kelimelere dökecek kişi için harcamak acı.
Ne biliyim en iyisi şöyle yapalım. Herkes birbirini sevmenin yolunu bulsun.
Sonuçta elinizdeki ölçüsünü şaşırmış bir gıdım sevgiyi içinde nefret büyütüp de sıradan bir anında nefretinizi doğuracak kelimelere dökecek kişi için harcamak acı.
Ne biliyim en iyisi şöyle yapalım. Herkes birbirini sevmenin yolunu bulsun.
Comments
Post a Comment